Thursday, May 29, 2008

03 Oradalardı, Oradaydık

:: Seda Güney ::
-----------------------------
“Başkalarının acısına bakmak”[1] diyor Susan Sontag, oturduğumuz yerden başka insanların acılarını seyredip, kimi zaman kendinizi şanslı saymak, ya da empatiyle ‘başkaları’ için ‘acı çekmek’. Sontag, çayınızı yudumlarken rahatsız olursanız kanalı değiştirebileceğinizi anlatıyor, televizyonda görülen anların insanları duygusuzlaştırdığını düşünüyor, hissetmeden ‘bakıyor’ insanlar.[2] Tiyatro’da başkalarının (!) acılarına bakmak nasıl olur?

2008 sezonu oyunu olan, aynı zamanda da 16. Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında perde açan, Sivas’93 ile Dostlar Tiyatrosu ‘içimizdeki başkalarının’ onbeş yıl önceki acısına bakıyor, baktırıyor. Kanal değiştirme şansı yok, tiyatro her zamanki gibi yaşam gerçekliğinde. Seyircinin karşısındaki canlı-kanlı, şimdiki zamanda yaşayan, karşısında nefes alan oyuncuların aktarımıyla o katliam günü yeniden hayat buluyor, her temsilde bir kez daha ‘yanan can’lar seyircilerin aslında her kelimesini zaten bildikleri oyunla anılıyorlar.

Her kelime, her an biliniyor, daha önce görüldü ya da duyuldu fakat oyunu bu denli etkileyici kılan nedir? Belgesel tiyatro; adı üstünde belgelere dayalı tiyatro, seyircisini kışkırtmayı hedefliyor, bunu gerçekleştirebilmek için de en etkili yöntem olan görsel belgeleri kullanmayı seçiyor. Barkovizyonda akan Madımak Oteli görüntüleri, fotoğraflar seyircileri evlerinde izledikleri olay gününe 2 Temmuz 1993’e götürüyor, o gün hissedilenler hatırlanıyor. Sürekli söylenen saatle gerilen seyirci ara verilmeyen oyunda duygu bombardımanına tutuluyor. Seyircinin bir an bile gevşememesi için asla boş bir an bırakılmıyor.

Genco Erkal yönetimindeki oyuncular olayı anlatmanın ötesinde; o gün o otelde ölen, o gün o otelden kurtulan kişiler oluyorlar. O gün o otele saldıranları, o gün o oteli ve içindekileri koruyamayanları taklit ediyorlar. ‘Olmak’ ve ‘taklit etmek’ tıpkı oyunun başında kullanılan ‘biz’ ve ‘onlar’ kavramları gibi ‘tutulan tarafı’ seyircinin iyice kavramasına ve ‘öfkelenmesine’ yardımcı oluyor.

“Unutulmasın diye oynadık” diyorlar, “unutulmasın ki bir daha yaşanmasın”, ve bu son söz ile seyircinin kafasındaki “15 yıl sonra neden Sivas’93?” sorusunu da yanıtlamış oluyorlar. O gün doğan çocuklar bu gün 15 yaşındalar ve artık öğrenebilirler…


[1] Başkalarının Acısına Bakmak, Susan Sontag, Agora Kitapları, 2004
[2] Bknz a.g.e.
.